'' HAYATIMI MÜZİĞE ADADIM ''

Bugünkü sohbet konuğum bir müzisyen, besteci, üstelik bizim ''Sarayköy Zeybeği''nin düzenleyicisi Ali Kemal Örnek.

RÖPORTAJ - 2016-12-26 22:27:00

           '' HAYATIMI MÜZİĞE ADADIM ''       

 Bugünkü sohbet konuğum bir müzisyen, besteci, üstelik bizim ''Sarayköy Zeybeği''nin düzenleyicisi Ali Kemal Örnek. 
Hemşehrimiz uzun yıllardır Almanya'da yaşamını sürdürmekte. İşi gücü müzik. Müzikle yatıp müzikle kalkanlardan. Gençlik yıllarında o zamanın meşhur ''Saray 5'lisi '' orkestrasında bulunmuş. Üniversiteye başladığı yıllar çalkantılı bir döneme denk geldiği için bir türlü okulunu bitirememiş. Daha sonra ver elini Almanya demiş. Kendi bestelerinden oluşan bir müzik albümü var. Bir çok sazı çalabiliyor. Kendisiyle geçtiğimiz aylarda ülkemize tatile geldiğinde buluşmak için telefonda sözleştik ama bir türlü denk getiremedik. Biz de iletişim çağının olanaklarından faydalanarak size bu söyleşiyi hazırladık.  İşte karşınızda ''Sarayköy Zeybeği''nin yaratıcısı, düzenleyicisi Ali Kemal Örnek...
     
                                                         '' MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ DE YAPIYORUM. ''      
   

 HHT: Uzun zamandır yurtdışında olduğunuz için öncelikle sizi tanımak isteriz. Kimdir Ali Kemal Örnek ?
     AKÖ: Ben, 8 Temmuz 1956 tarihinde, müzisyen ve saatçi Hüseyin Örnek ile ev kadını Ayşe Örnek'in oğulları olarak Sarayköy'de doğdum. Anne ve babamı yıllar önce kaybettim. Ablam Nermin Örnek uzun yıllar Sarayköy'de ortaokul öğretmenliği yaptı. Ağabeyim Erhan Örnek ise hem sağlık memuru hem de hukukçu idi. Şimdi ikisi de emekli. Almanya'da iki kez evlenmeme karşın çocuğum olmadı. Sanırım, sanatla uğraşmaktan çocuk yapmaya zaman kalmadı diyebilirim!
     HHT:  Peki hangi okullarda okudunuz ? 
     AKÖ:  İlkokulu 3. sınıfa kadar Afyon'un Emirdağ ilçesinde, 4. ve 5. sınıfları da Denizli'de Katip Çelebi İlkokulu'nda okudum. Daha sonra orta 1'i Denizli Merkez Ortaokulu'nda, orta 2 ve 3'ü Denizli Lisesi'nin orta bölümünde okuduktan sonra,liseyi yine Denizli Lisesi'nde bitirdim. Üniversite eğitimine, 1973 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kimya bölümünde başladım. İki yıl sonra oradan İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaat Mühendisliği bölümüne geçtim. Tam benim üniversiteye başladığım o yıllarda Türkiye, politik ve toplumsal açıdan çok çalkantılı bir döneme girdi. Düşünebiliyor musunuz, bizim
 fakültede 2,5 yıl boykot yapıldı ve bu nedenle eğitime o süre boyunca ara verildi. Üniversite yönetimi de bizi devam etmemiş sayarak sınıfta bıraktı. Gerçi bizim, yıllar sonra affedilerek üniversiteye devam etmemiz sağlandı ama artık çoğumuz için aynı yerden devam etmek olanaklı değildi. Böylece, benim Türkiye'deki eğitim serüvenim, 1980 yılında, üniversiteyi  bitiremeden sona ermiş oldu.
      HHT:  Almanya serüveniniz daha sonra mı başladı ?
      AKÖ: Evet. 1980 yılında Almanya'ya gittim. Orada ilk yıllardan itibaren müzik dersleri vermeye başladım. Alman halkının Türk müziğimize olan yoğun ilgisi nedeniyle, müzik öğretmeni olarak oldukça başarılı oldum. 1986-1988 yılları arasında sosyal danışmanlık da yaptım ama, daha sonra yalnızca müzikle yaşamak amacıyla bu işi sürdürmedim. Bütün bunların yanı sıra, 1989 yılından itibaren, bilimsel olarak Türk, Arap ve Hint müziği üzerine yoğun bir araştırma dönemine girdim. Hem Türk Halk, hem de Türk Sanat Müziğinin, yüzyıllar boyunca özellikle Arap müziği ile birlikte bir gelişme gösterdiği gerçeğinden yola çıkarak, yukarıda sözünü ettiğim müzik türlerini, ezgisel ve ritimsel olarak irdeleme dönemine girdim. Bu çabam, yaklaşık 20 yıl kadar bir süre aldı. Bu zaman dilimi, o zamanlar kaynak bulmanın oldukça zor olması nedeniyle biraz sorunlu geçmesine karşın, dönemin sonunda kazandığım bilgiler nedeniyle çok verimli oldu diyebilirim. Şu sıralar Almanya'da hem müzik öğretmeni, hem de müzisyen olarak yaşamaktayım.
     
                                           '' SARAY 5'LİSİ ORKESTRASINDA BEN DE VARDIM. ''
     HHT: Müziğe ilginiz nasıl başladı.  Ailede müzisyen- sanatkar var mıydı ?
     AKÖ:  Müziğe ben aslında, bizim 1969 yılında Sarayköy'de kurduğumuz "Saray 5'lisi" orkestrasıyla başladım. 
     HHT:  Burada araya girip şunu sormak istiyorum. Ben o zamanın bu efsane gurubunun methini çok duydum ama kendilerini izleme şansım pek olmadı galiba veya ben hatırlayamıyorum. Biraz bize bu gurupla ilgili bilgiler versenize..
     AKÖ:  "Saray 5'lisi"; 1969 yazında solist Ahmet Nazif Özalp, gitarist Mehmet Ali Oruç, bascı Hasan Seyrekoğlu, baterist Varol Dinçer ve, orgcu olarak benim tarafından kuruldu ( Daha sonra kadroda değişiklikler oldu ve 1972'de, bir süreliğine, benim ressam arkadaşım Orhan Güler de gruba katıldı). Sarayköy, Denizli, Pamukkale, Buldan, Babadağ, Güney ve daha birçok yerde, sayısız düğünde çaldık. Bütün bunların yanısıra; 1969 yazında Sarayköy'de Havuz Gazinosunda, 1973 yazında Denizli'de
 Cumhuriyet Parkında, 1974 yazında İncili Pınar Gazinosunda sahne aldık. Biz o zamanlar yarı profesyonel bir grup olmamıza karşın, düzey olarak oldukça iyiydik. 1973'te Burdur'da "Altın Gül" yarışmasında birinci olmamız ve 1975'de Denizli'de "Altın Horoz" yarışmasında jüri özel ödülü almamız da bunu gösteriyor. Ben, İstanbul'a taşındığım için, 1975'ten sonra "Saray 5'lisi"ni pek takip edemedim, yakından izleyemedim ama; bildiğim kadarıyla, grup daha uzun yıllar etkinliğini sürdürmüş ve ondan 
 sonra dağılmış.
      HHT: Peki İstanbul'da neler yaptınız ?
      AKÖ: Ben daha sonra 1976-1980 yılları arasında İstanbul'da "Pembe Köşk" ve "Kervansaray" gazinolarında profesyonel müzisyen olarak çalıştım. Bu süre sırasında  Zerrin Özer'den, Esin Engin'e kadar birçok sanatçıyla tanışma ve bilgi alışverişi yapma olanağı doğdu. Almanya'daki ilk yıllarda bazı gruplarla özellikle caz türünde çalışmalarım oldu. Daha sonra bütün bu uğraşıları bırakıp, kendimi bütünüyle Türk Müziğine yönlendirdim. Yukarıda da anlattığım araştırma dönemi sırasında beni en 
çok ilgilendiren konulardan biri Türk doğaçlaması idi. Bu konuyu, o sözünü ettiğim 20 yıllık araştırma dönemi sonunda bütün boyutlarıyla irdeledim ve bizim dizisel olan doğaçlamamızı çok sesli ve harmonik bir temele oturtarak, onu evrensel bir konuma yükselttim. 2005'de Bremen Tiyatrosu'nda, "1001 Gece Masalları"nı konu olan bir oyunda müzisyen olarak görev aldım. 2007 yılında, birçok Alman televizyonunda yayınlanan ve Türk doğasıyla, Türk kültürünü anlatan bir belgeselin (Türkei - vom Bosporus zum Ararat) müziğini, Alman bir müzisyenle birlikte oluşturdum. Ve bu uzun yıllar alan çabalarımın sonunda, 2011 yılında, bütün besteleri bana ait olan "Anatolian Colours" (Anadolu Renkleri) adlı albümü çıkardım. Ben bu kayıtta söylemenin yanısıra; saz, ut ve ney de çalıyorum. Bu CD'de bir de dünya çapında bir yenilik var; o da, albümde çaldığım neyin, benim kendi geliştirdiğim ve dünyada tek olan 3 kapaklı bir "Kromatik Ney" olması. Bu neyin özelliği de, üzerinde piyanonun ses dizisinde bulunan bütün tonları bulundurması. Albümdeki beste ve düzenlemeler ayrıca Türk ve Batı Müziğini en derinde birleştiren bir yapıya sahip. İsteyenler CD'yi https://myspace.com/ali.kemal.ornek  sitesinde dinleyebilirler. Şu sıralar yine Bremen Tiyatrosunda, Almanya'ya ilk gitmiş işçi kuşağını irdeleyen ve müziği bütünüyle Sezen Aksu'nun parçalarından oluşan "İstanbul" adlı bir tiyatro oyununda müzisyen olarak çalışıyorum (oyun çok başarılı ve yaklaşık 40 akşamdır kapalı gişe oynuyor). Ailede müzisyen var mı demiştiniz. Evet babam var. Müzikal genimi babamdan aldım sanırım. Babam özellikle 1940'lı yıllarda, oldukça başarılı bir kemancı idi.
      HHT: Hangi tür besteler yapıyorsunuz ?
      AKÖ: Benim bestelerim Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği, caz ve Batı Klasik Müziğinin bileşiminden oluşuyor.
      HHT: Başka mesleğiniz var mı ? Yoksa hayatınızı müzikle mi idame ediyorsunuz ?
      AKÖ: Hayır, başka bir mesleğim yok. Yalnızca müzik öğretmenliği ve müzisyenlik yaparak yaşamımı sürdürüyorum.
      HHT: Hangi zaman diliminde beste yapıyorsunuz ?
      AKÖ: Ben bestelerimi hem gündüzleri, hem de geceleri yapabiliyorum. Örneğin sözlü bir parça besteleyeceksem, önce parçanın şiirini yazıyorum. Bu, bir ya da birkaç hafta alabiliyor. Daha sonra sazın ezgisini oluşturuyorum. Ardında da piyano ve yaylı çalgılar dörtlüsünün notalarını yazıyorum. Böylece beste, yaklaşık bir aylık bir süre içinde tamamlanmış oluyor.
     
                             '' ZEYBEĞİMİZE FESTİVALLERDE YER VERİLMELİDİR.''    
     

     HHT: Gelelim zeybeğe.. Sarayköy Zeybeği bestelemek nerden aklınıza geldi ?
     AKÖ: ''Sarayköy Zeybeği", Ahmet Yamacı tarafından notaya alınmış, geleneksel bir zeybek. 
     HHT: Özür dilerim, Ahmet Yamacı kim. Sarayköy'lü mü kendisi ?
     AKÖ: Hayır, Ahmet Yamacı Burdur'ludur. Saz üstadı, derleyici ve bestecidir. Zamanın büyük ustalarındandır. Yamacı bizim zeybeği derlemiştir. Bestecisi ise bilinmiyor.
    HHT: Devam edelim o zaman...
    AKÖ: Ben bu zeybeği yalnızca çağdaş bir şekilde düzenledim, çaldım ve kaydettim. Aslında bu zeybek serüveni, benim Sarayköylü gençlik arkadaşım, ressam Orhan Güler'in, konu ile ilgili, 2010 yılında yaptığı bir ricayla başladı. Ben o yıllarda kendi albümümle meşgul olduğum için, zeybek çalışmalarını ancak 2013 yılında bitirebildim. Ben bu kayıtta saz, viyolonsel, akustik bas ve bendir çalıyorum. Kayıtta ayrıca bir de yaylı çalgılar dörtlüsü var. Daha sonra Orhan Güler, benim kayıdın üstüne Sarayköy görüntülerini koyarak, YouTube'da birçok kişinin izlediği, o harika videoyu hazırlamış.
     HHT:  Bu zeybeğe söz yazmak nasıl olurdu ?
     AKÖ: Zeybeğin özgün notasında söz olmadığı için, zeybeğe söz yazmak hiç aklıma gelmedi. Zeybeğin otantikliğini bozmamak için, yapıtı o şekilde bırakmak daha iyi olur diye düşünüyorum.
     HHT:  Hiç bu zeybeği oynadınız mı, oynayanları gördünüz mü, nasıl oynandığı hakkında bir fikriniz var mı ?
     AKÖ:  Hayır, kendim bu zeybeği hiç oynamadım ve benim kayıdımın oynandığını da görmedim. Bu zeybeğe, doğal olarak birçok koreografi yapılabilir. Ama en güzeli de, Sarayköylü bir folklorcu arkadaşın, yerel oyunları da gözönüne alarak,çağdaş bir zeybek yaratması olurdu. Ben de zaten bu amaçlar için, 2013 yılında yazdığım bir yazıyla, kaydettiğim zeybeğin bütün telif haklarını Sarayköy Belediyesi'ne devrettiğimi, o zamanın Belediye Başkanına bildirmiştim. Aslında en güzeli de, Sarayköy Belediyesi'nin bu zeybeğe sahip çıkıp, onu usta bir oyun ekibiyle, hem Türkiye'de, hem de uluslararası festivallerde sunması olur. Böylece Sarayköy'ümüzü de dünyanın her yerinde çağdaş bir şekilde tanıtmış oluruz. Benim için de Sarayköy Zeybeği'ni usta bir oyun ekibinden izlemek, bana çok büyük bir zevk verecek ve sanırım birçok kişi için de duygulandırıcı ve büyüleyici bir gösterim olacaktır diye düşünüyorum.
   
                                                  '' SARAYKÖY'E HER TÜRLÜ SANATSAL KATKIYA VARIM. ''
     HHT: Zeybeğimizin Youtube'deki görüntüleri yaklaşık 4 dk. ve Sarayköy resimleri ile donatılmış. Bunu görünce nasıl bir duyguya kapıldınız peki ?
     AKÖ: Arkadaşım ve ressam Orhan Güler, YouTube'daki videoyu çok çeşitli görsellerle oluşturmuş. Hepsi de bende kendine özgü çağrışımlar yapıyor. Şöyle ki; bazıları beni çocukluğuma ya da gençliğime götürüyor, bazıları Sarayköy'ün ulusal mücadeleye katılışında büyük rol oynayan efeleri yeniden bilincime getiriyor (Ki benim dedem Emin Gürpınar da toplam 13,5 yıl savaşmıştı.), bazıları ise ilçemizin sosyal yaşamından kesitler sunarak bana Sarayköy'ün uygarlık düzeyini anlatıyor ve yine bazıları da, Sarayköy'ümüzün o güzelim doğasını gözler önüne seriyor. Kısacası, o video beni gerçekten oldukça fazlasıyla duygulandırıyor.
     HHT: Sarayköy'e sık sık gelir misiniz?
     AKÖ: Sarayköy'e genelde 2-3 yılda bir geliyorum.
     HHT: O zaman bir gurbetçi gözüyle Sarayköy'le ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz ?
     AKÖ: Sarayköy; doğup, büyüdüğüm yer olarak benim için çok önemli. Her gelişimde çok duygusal anlar yaşıyorum. Olumlu olarak söyleyeceğim şeylerden biri de, Sarayköy'ün sürekli olarak kendini yenilemesi ve her geçen yıl daha çağdaş bir görünüme bürünmesi. O nedenle, her seferinde daha büyük bir keyif alarak Sarayköy'ü ziyaret ediyorum.
     HHT: Son olarak şunu sormak istiyorum. Sanat anlamında ilçemize katabileceğiniz başka şeyler var mı ?
     AKÖ: Sanat alanında Sarayköy'e elimden gelen her türlü katkıyı sunmaya hazırım. Eğer ilgili kişilerin böyle bir isteği olursa, benimle ilişkiye geçmeleri yeterlidir.
    HHT: İşte bir sanatçıya da böyle sözler yakışırdı. İnşallah başka projelerde de sizi görmek isteriz. Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz..
    AKÖ: Asıl ben teşekkür ederim. Almanya'dan Sarayköy'e kucak dolusu selamlar....                                                                                                                                                          

                                                                                                                                                                                                                                                                                        ototoklar@gmail.com

Günün Diğer Haberleri